Kahve kültürümüzün vazgeçilmez bir parçası olan Türk kahvesi, dünyanın en güzel lezzetlerinden birisi olsa gerek. Kendine has aromatik kokusuyla, telvesiyle köpüğüyle, büyüleyici lezzetiyle ve yanında ikram edilen Türk lokumuyla sohbet ortamlarının, kız isteme merasimlerinin ve nişan törenlerinin baş aktörü olmuştur her zaman.
Türk kahvesi, şairlerin diliyle şiirlere, müzisyenlerin ruhuyla şarkılara ve ressamların hayaliyle tablolara kısacası sanatın birçok alanına ilham kaynağı olmuş, hatta edebiyat dünyasında birçok esere de konu olmuştur. Türk toplum hayatında kahve ve kahvehanelerin çok önemli bir yeri olmakla beraber, her zaman otantik mekanların en önemli içeceği olmuş, sözlü ve yazılı olarak nesilden nesile aktarılmış, ayrıca sosyal kahve kültürünün oluşmasında en önemli aktör olmuştur.
Türk kültüründe çeşitli deyişlere ve atasözlerine konu olmuş, ‘’bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır’’ “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” gibi deyişlerle toplum kültüründe kendine çok önemli bir yer bulmuştur.
Yeşil kahve çekirdeklerinin değişik tonlarda kavrulması ve taş değirmenlerde öğütülmesi, Türk kahvesini diğer kahvelerden ayırmış, cezvesiyle fincanıyla, hatta kendine has pişirme yöntemi ve sunumuyla 16.yüzyıldan beri Türk kültüründe kendine muhteşem bir konum oluşturmuştur.
Şekeroğlu, yarım asırlık tecrübesiyle Türk kahvesi üretiminde yeni bir çığır açmış , ürünleri koruyucu atmosferde ambalajlayarak kahvenin tazeliğini bir yıla kadar korumayı başarmıştır.